NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
27- (988) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
إخبرنا
عبدالرزاق. ح وحدثني
محمد بن رافع
(واللفظ له)
حدثنا عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
أبو الزبير ؛
أنه سمع جابر
بن عبدالله
الأنصاري
يقول: سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول:
" ما من
صاحب إبل لا
يفعل فيها
حقها، إلا
جاءت يوم
القيامة أكثر
ما كانت قط.
وقعد لها بقاع
قرقر. تستن
عليه
بقوائمها
وأخفافها.
ولا صاحب
بقر لا يفعل
فيها حقها،
إلا جاءت يوم
القيامة أكثر
ما كانت. وقعد
لها بقاع
قرقر. تنطحه بقرونها
وتطؤه
بقوائمها. ولا
صاحب غنم لا
يفعل فيها
حقها. إلا
جاءت يوم القيامة
أكثر ما كانت.
وقعد لها بقاع
قرقر. تنطحه
بقرونها
وتطؤه
بأظلافها. ليس
فيها جماء ولا منكسر
قرنها. ولا صاحب
كنز لا يفعل
فيه حقه.
إلا جاء كنزه
يوم القيامة
شجاعا أقرع.
يتبعه فاتحا
فاه. فإذا
أتاه فر منه.
فيناديه: خذ
كنزك الذي
خبأته. فأنا
عنه غني. فإذا
رأى أن لابد
منه. سلك يده
في فيه.
فيقضمها قضم
الفحل".
قال أبو
الزبير: سمعت
عبيد بن عمير
يقول هذا القول.
ثم سألنا جابر
بن عبدالله عن
ذلك فقال مثل
قول عبيد بن
عمير. وقال
أبو الزبير:
سمعت عبيد بن
عمير يقول:
قال رجل: يا
رسول الله ! ما
حق الإبل ؟
قال: "حلبها
على الماء.
وإعارة دلوها.
وإعارة فحلها.
ومنيحتها. وحمل
عليها في سبيل
الله ".
[ش
(أكثر ما كانت
قط) هكذا هو في
الأصول
بالثاء المثلثة.
وفي قط لغات
حكاهن
الجوهري.
والفصيحة المشهورة
قط. (تستن عليه
بقوائمها
وأخفافها) أي
ترفع يديها
وتطرحهما معا
على صاحبها.
(جماء) هي
الشاة التي
لاقرن لها
.كجلحاء.
مذكره أجم . (والأقرع
الذي تمعط
شعره لكثرة
سمه. وقيل :
الشجاع الذي
يواثب الراجل
والفارس
ويقوم على
ذنبه. وربما
بلغ رأس
الفارس. ويكون
في الصحارى.
(فيناديه) أي
ينادي الشجاع
صاحب الكنز.
(سلك يده) معنى
سلك أدخل.
(فيقضمها قضم
الفحل) يقال:
قضمت الدابة
شعيرها
تقضمه، إذا
أكلته. (حلبها
على الماء) أي
يوم ورودها.
قال النووي:
وفي حلبها في
ذلك اليوم رفق
بالماشية
وبالمساكين
لأنه أهون على
الماشية
وأرفق بها
وأوسع عليها
من حلبها في
المنازل. وهو
أسهل على
المساكين
وأمكن في
وصولهم إلى
موضع الحلب
ليواسوا.
(ومنيحتها)
قال أهل
اللغة:
المنيحة ضربان:
أحدهما أن
يعطي الآخر
شيئا هبة.
وهذا النوع
يكون في
الحيوان
والأرض
والأثاث وغير
ذلك. الثاني
أن يمنحه ناقة
أو بقرة أو
شاة ينتفع
بلبنها
ووبرها
وصوفها
وشعرها زمانا.
ثم يردهها.
ويقال: منحه
يمنحه بفتح
النون في المضارع
وكسرها. قال
في النهاية:
ويقال: المنحة
أيضا، بكسر
الميم].
{27}
Bize İshâk b. İbrâhîm
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. H.
Bana Muhammed b. Râfi'
de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Abdürrazzak rivayet etti.
(Dediki: Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi;
o da Câbir b. Abdillâh El-Ensârî'yi şunları söylerken işitmiş:
Ben, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim:
«Develerin hakkını
vermyeen hiç bir deve sahibi yoktur ki, o develer kıyamet gününde olduklarından
daha çok gelerek, kendisi onların altına geniş ve düz bir yerde oturmasın ve
develer bacakları İle ayakları ile onun üzerinden geçmesinler.
Sığırın hakkını vermiyen
hiç bir sığır sahibi yoktur ki, kıyamet gününde bu hayvanlar olduklarından daha
çok gelerek; kendisi düz ve geniş bir yerde onların altına oturmasın! Bu
hayvanlar onu boynuzlan İle sürecek ve ayakları İle ezecektir.
Koyunun hakkını vermeyen
hiç bir koyun sahibi yoktur, ki, kıyamet gününde bu hayvanlar olduklarından
daha çok bir hâlde gelerek; kendisi de düz ve geniş bir yerde onların altına
oturmasın! Koyunlar, onu süsecek ve tırnaklarıyla ezecek; İçlerinde boynuzsuz
veya boynuzu kırık koyun bulunmayacaktır.
Hazînenin hakkını
vermiyen hiç bir hazîne sahibi yoktur ki, kıyamet gününde hazînesi dazlak başlı
bir yılan olarak gelmesin! Bu yılan ağzını açarak onu kovalıyacaktır; yılan
yaklaştıkça o kaçacak. Bunun üzerine yılan: Al şu sakladığın hazîneni, ben
ondan müstağniyim; diyecek. (Beriki) kurtuluşa çâre olmadığını görünce elini
yılanın ağzına sokacak, yılan da onu aygırın (yem) kıydığı gibi kıyı verecek.»
Ebû'z-Zübeyr Demişki:
«Ben, Ubeyd b. Umeyr'i bu sözü söylerken işittim. Sonra bunu Câbir b.
Abdillâh'a sorduk; o da Ubeyd b. Umeyr' in dediği gibi söyledi.»
Yine Ebû'z-Zübeyr Demişki:
«Ben, Ubeyd b. Umeyr'i dinledim; şunları söylüyordu: Bir adam:
— Yâ Resûlallah! Devenin hakkı nedir? diye
sordu; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
— Onu su başında sağmak, süt kovalarını emânet
vermek, erkek develeri emânet vermek, develeri menîha olarak vermek ve Allah
yolunda üzerlerinde yük taşımaktadır; buyurdular.»
28 - (988) حدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير. حدثنا
عبدالملك عن
أبي الزبير،
عن جابر بن
عبدالله، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
" ما
من صاحب إبل
ولا بقر ولا
غنم، لا يؤدى
حقها. إلا
أقعد لها يوم
القيامة بقاع
قرقر. تطؤه
ذات الظلف
بظلفها. وتنطحه
ذات القرن
بقرنها. ليس
فيها يومئذ
جماء ولا
مكسورة القرن
". قلنا: يا
رسول الله !
وما حقها ؟
قال: "إطراق
فحلها. وإعارة
دلوها.
ومنيحتها. وحلبها.على
المائز وحمل
عليها في سبيل
الله. ولا من
صاحب مال لا
يؤدي زكانه إلا
تحول يوم
القيامة
شجاعا أقرع.
يتبع صاحبه حيثما
ذهب. وهو يفر
منه. ويقال:
هذا مالك الذى
كنت تبخل به.
فإذا رأى أنه
لابد منه.
أدخل يده في
فيه. فجعل
يقضمها كما
يقضم الفحل"
[ش
(أقعد) كذا
بزيادة
الهمزة هنا،
في النسخ.
كلها خطها
وطبعها.
(إطراق فحلها)
أي غعارته للضرب.
(السعاة) جمع
الساعي، وهم
العاملون على
الصدقات].
{28}
Bize Muhammed b.
Abdillâh b. Nümeyr rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki):
Bize Abdülmelik, Ebû'z Zübeyr'den, o da Cabir b. Abdillah'dan, o da Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve SelIem)'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşları
«Hiç bir deve, sığır ve
koyun sahibi yoktur ki, onların hakkını vermesin de, kıyamet gününde kendisi
düz ve geniş blr yerde bu hayvanların altına oturtulmasın! Çift tırnaklılar onu
tırnakları ile ezecek, boynuzlular boynuzu İle süsecektir. O gün mezkûr
hayvanların İçinde boynuzsuz veya kırık boynuzu bulunmayacaktır.» (Râvî diyor
ki): Biz,
— Ya Resûlallah! Bu
hayvanların hakkı nedir? diye sorduk; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
«Aygırını emânet vermek,
kovalarını iade etmek» onları menîha olarak vermek, hayvanları su başında
sağmak ve üzerlerinde Allah yolunda yük taşımaktır. Hiç bir mal sahibi de
yoktur ki, zekâtını vermesin de, o mal kıyamet gününde dazlak bir yılana dönmesin!
Bir yılan sahibini nereye gitse kovalıyacaktır; sahibi de ondan kaçacak,
kendisine: İşte vaktiyle cimrilik ettiğin malın budur!., denilecek; sahibi
ondan kurtuluş olmadığını görünca elini onun ağzına sokacak, o da elini aygırın
yem kıyması gibi. kıyacaktır.» buyurdular.
İzah:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in, «Develerin hakkı nedir?» suâline «Onları su başında
sağmaktır.» cevâbını vermesi Nevevî'nin beyânına göre hem fukaraya, hem
hayvanlara kolaylık olduğu içindir. Zîrâ onları su başında sağmak evdekinden
daha rahat, fakirlere yardım için daha münâsiptir.
Develerin erkeğini
emaneten vermekten murâd: çiftleşmeleridir.
Menîha: Bir nev'i
emânettir. Lügat ulemasının beyânına göre menîha iki kısımdır. Birincisi bir
şey'i hibe olarak vermektir. Bu hayvana râzî, ev eşyası v.s.'de olur. İkincisi:
Deve, sığır ve koyun gibi hayvanları süt, yapağı ve kıllarından bir müddet
faydalanmak üzere birine vererek, sonra almaktır. Buna «minha» dahî derler.
Şucâ': zehirinin fazlalığından
başının tüyleri dökülmüş erkek yılan, demektir. Bâzıları bunun kuyruğunun
üzerine kalkarak yayan veya atlı yolculara saldıran ve atlının başına erebilen
yılan olduğunu, sahralarda yaşadığını söylerler.
Kaadı lyaz: «Zahire
bakılırsa Allah Teâlâ bu yılanı, zekât sahibini azâb etmek için yaratacaktır.»
diyor.
Hadis-i şerif Allah
Teâlâ'nın:
«Allah Teâlâ'nın fadl-u
kereminden kendilerine verdiği malda cimrilik edenler sakın bu yaptıklarını
hayır sanmasınlar. Bil'akis, o kendileri için şerrdir. Hakkında cimrilik
ettikleri mal kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.» âyet-i kerîmesine
muvafıktır.
Mâziri'ye göre bu
hadîste bahsedilen hak ihtimâl yardım teayyün ettiği zamana mahsûstur. Yardımın
teayyün etmesi, bir kişiden başka yardım edecek kimse bulunmadığı zaman olur.
Zira bu takdirde o bir kişinin gereken yardımı yapması aynen farzdır.
Kaadı İyâz: «Bu sözler,
mezkûr hakkın zekât olmadığını sarahaten ifâde etmektedir. îhtimâl bu mes'ele
zekât farz olmazdan önce vukû bulmuştur.» diyor.
Selef hazerâtı Allah
Teâlâ nın: onların mallarında dilenci ile mahrum için malûm bir hak vardır.»
âyet-i kerîmesinin mânâsı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhûra göre bu
ayet'den murâd: Zekât'tır. Ve malda zekâttan başka hak yoktur. Zekâttan başka
hak olduğu bildirilen âyetler nedib ve güzel ahlâk ifâde ederler.» demiştir.
Bâzıları mahrum
âyetinin, zekât âyeti ile neshedildiğine kaaildirler.
Ulemâdan bir cemâat
âyetin neshedilmediğine ve malda zekâttan başka esirin başını çözmek, mustar
kalana yemek vermek, muhtaca yardım etmek ve akrabaya muavenette bulunmak gibi
haklar bulunduğunu söylerler.
Şa'bî, Hasan-ı Basrî,
Tavus, Atâ' ve Mesrûk bunlardandır.
Hadis-i şerif, yukarki
hadisin hükümlerini ihtiva etmektedir.